3 Ocak 2016 Pazar

ÖZDEMİR ASAF’ IN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE TOPLUMA ETKİSİ

                           ÖZDEMİR ASAF’ IN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE TOPLUMA ETKİSİ
RABİA NUR EROĞLU
TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ PROĞRAMI 2/B SINIFI ÖĞRENCİSİ
1.ÖZDEMİR ASAF KİMDİR
11 Haziran 1923'te Ankara'da doğdu.28 Ocak 1981'de İstanbul'da öldü.Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur. İlk ve ortaöğreniminin bir bölümünü Galatasaray Lisesi'nde yaptı.1942 yılında Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi'nde, önce Hukuk Fakültesi'ne, sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü'ne devam ettiyse de 1947'de yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. Bir süre sigorta prodüktörlüğü yaptı. 'Zaman' ve 'Tanin' gazetelerinde çevirmen olarak çalıştı. İlk yazısı 1939'da 'Servetifünun-Uyanış' dergisinde çıktı.1951'de Sanat Basımevi'ni kurarak matbaacılık yaşamına girdi. Kendi şiir kitaplarını bastı.1955'te Yuvarlak Masa Yayınları'nı kurdu. [1]

İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpar. İnsan toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edinerek düşündürücü bir şiir evreni kurmuştur. Duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte, alay ve taşlama şiirine egemen olan öğelerdir. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel yanlarını sen ben ikileminde vermiştir. Çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun tedirginliğine bırakmıştır. [2]Şiirin bir görüşü yansıtması, bir iletisinin olması düşüncesinden yola çıkmıştır. Yuvarlağın Köşeleri kitabında şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile getirmiştir. Batı şiiri ve geleneksel Türk şiirinden yararlanarak verdiği bileşim sanatını zenginleştirip geliştirmiştir.[3]


2.ÖZDEMİR ASAF’ IN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE TOPLUMA ETKİSİ
Özgün ve etkileyici bir dil kullandığı şiirlerinde “ikinci kişi” sorununu ele aldı. İkinci kişiye bağlılığını çeşitli yönlerden inceledi, kendi davranışlarını soyutlama yoluyla bir düşünce düzeyine yükselterek çözümlemeye çalıştı. Özellikle son dönem şiirlerinde dize sayısını azaltarak duygu ve zeka pırıltılarının kaynaştığı kısa şiirler yazdı.[4]
Şiirlerinin bir bölümünde toplumla, yaşadığı çağla ve kendisiyle hesaplaşmasının buruk öfkesi gözlemlenir. Bu yaklaşımla yeni taşlama biçimleri üreterek hiciv şiirinin öğelerini ustaca kullandı. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel düzlemlerdeki çelişkilerini “sen-ben” ikileminde yansıttı. Şiirlerinde çok sık kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son şiirlerinde yerlerini kaçış, umutsuzluk ve tedirginliğe bıraktı.[5]
Kısa, özlü söyleyişlerin yer aldığı, düşündürücü özgün şiirleriyle tanındı. Karşıtlıkları, benzerlikleri, çağrışımları kullanarak söz ve sözcük oyunlarına dayalı şiirlerinde yaşam görüntülerini, eşyayı, izlenimleri soyutlaştırır; dokunaklılık yüklü şiirlerinde sevgi, anılar, yalnızlık, ölüm başlıca konulardır.[6]




3.ÖZDEMİR ASAF’ IN AŞK HAYATI
LAVİNİA
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adınıgizleyecegim
sen de bilme, lavinia.
Ö.ASAF
Lavinya; hayalimdeki muhteşem sevgili demektir ve bir çiçek cinsidir, ölüm çiçeği…
Ve aynı zamanda, lavinia, shakespeare’intitusandronicus isimli eserinde, Roma imparatorluğunun baş komutanı olan titusun güzeller güzeli kızıdır. Tamora’nın iki oğlu tarafından tecavüze uğrar ve babası Titus tarafından öldürülür.
Ve Hilmi Yavuz’ dan:
‘sana da yas yaraştığı söylenir, öyle değil! ..
birden bir dal kırılır, hani düşer ya suya,
sen o akarsusun… akma! ..kendine eğil,
orda gördüğün dalı, ey solgun lavinia,
sanki tanır gibisin… belki eski yerinden
göçmüş bir yaz sözünde unutulan zakkumu
usulca büyüttündü, akarak tâ derinden;
anımsa, öpüşlerdeki taşı, çakılı, kumu…
nerde bir yaz olduysa o dalı taşır şimdi;
âh! al götür, al götür… bırakma bir kuytuda;
sen onu bıraktıkça ona yaraşır şimdi
yas… ansızın köpüklerle sevişen bir duyguda…
kırık… o yaz aynalarda durulsun diye güyâ
sana yas değil elbet, yaz yaraşır lavinia…’
Hilmi Yavuz
Hikayeye gelince:Edebiyat matinelerinin yıldız isimlerinden olduğu bilinir Özdemir Asaf’ın. “R”leri telaffuz edememesine rağmen çok iyi bir diksiyonla şiir okuduğu bilinir. Bu şiir matinelerinde hep sona bıraktığı, en çok sevilen, en çok istenen şiiri “Lavinia”dır. Özdemir Asaf, üniversitede öğrenciyken bu şiiri platonik aşkına yazar. Ardından açılan bir yarışmaya gönderir ve kazanır. Bir rivayete göre kazandığı yarışmada şiiri okurken kız da salondadır ama Asaf şiiri okurken salonu terk eder. Kırılan şairimiz, kıza duygularını asla açmaz.
Lavinia, 1925’te doğan ve güzelliğiyle efsane olmuş sanatçı Mevhibe Meziyet Beyat’tır.
Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki arkadaşları kızıl/kahve saçları ve güzelliğine bakarak “Gilda” diye çağırırlarmış, RitaHayworth’a göz kırparak.
Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe’ya benzetirmiş ve “Marlin” diye çağırırmış Mevhibe’yi.
Özdemir Asaf, platonik bir aşkla tutulduğu Mevhibe için yazmış Lavinia’yı.
Peki Lavinia kimi sevmiş?..
İlk aşkı aynı zamanda hocası da olan büyük ressam Edip Hakkı Köseoğlu.
Bir de İlhan Selçuk’u sevmiş, evlenmişler.
Daha sonra Öztürk Serengil ve Mahlis Hasa ile de evlilikler yapmış ama ölmeden birkaç yıl önce yazdığı mektupta “iki büyük aşkım” diyerek “Edip Hakkı ve İlhan Selçuk”u anmış…
Laviniakorkuç bir intikam şiiridir. Lavinia’yı kod adı kullanır ve “adını gizleyeceğim, sen de bilme lavinia” der. Şairin aşık olduğu kız bu şiiri okusa bile, kendisi olduğunu asla bilemeyecektir.[7]


4.SONUÇ
Sözcük oyunlarına dayalı kapalı şiirler yazan Özdemir Asaf; şiirlerinde çevre, eşya, insan ve anılar üzerine bilmeceyi andıran soyut düşünceleri dile getirmiştir.Garip’le İkinci Yeni’yi kaynaştıran bir şiir yapısı olmasına rağmen iki akımdan da ayrı soyut bir şiire yönelmiştir.Özdemir Asaf’ın şiirlerinin temelini hayattan düşünce ve felsefeye, felsefeden de eşyaya ve hayata geçiş yapan bir anlayış oluşturur.Şiirlerini döneminden ayrı bir dil ve söyleyiş tarzıyla yazmıştır.Dize sayısını çoğu kez en aza indirmiştir. Şiirlerinde imajsız, anlamsız, yer yer ironik söyleyişe özen göstermiştir. Şiirlerde “sen-ben ikilemi”ni ele almıştır.Yaşadıklarını, çevresindeki olayları soyutlaştırarak düşünce planına aktarmıştır.
Kısaca özetleyecek olursak: Özdemir Asaf yaşadığı döneme çok etki bırakmış ama az anlaşılmış bir şairdir. Her zaman kendine özgü çizgisinde durmuş ve ilerlemiştir. Bugüne etkisine gelince Özdemir Asaf düşündüren bir şair, düşündükçe hem onunla buluşuyorsunuz hem kendi yaşamınızla buluşuyorsunuz. Sanıyorum ki edebiyatla ilgilenen her kişi Özdemir Asaf ile buluşmuştur. O buluşma da bir zenginlik doğmuştur.
Bana öyle geliyor ki zamanında çevresini zorlamış bir şair. Türkçenin gelişmesinin çok kuvvetli olduğu bir dönemde, alışılmış kalıpların dışında aykırı bir dil adamı. Kendisine karşı kimi zaman farklı düşünen dil insanları tavır almışlar. Ama bu aynı zamanda onların bir arada olduğunun da göstergesi. Kayıtsız kalınmadığını gösteriyor. O dönem toplumda edebiyatın öneminin daha büyük olduğu bir dönem. Öncülerin birbiriyle çatışması da çok doğal.





4.KAYNAKÇA



1 yorum: