İSTANBUL
TÜRKÇESİ’NİN ÖNEMİ
MELEK GÜLMEZ TÜRKÇE
ÖĞRETMENLİĞİ 2-A
BİRİNCİ BÖLÜM:
İSTANBUL TÜRKÇESİ’NİN YAPISI VE DEĞİŞİMLERİ
Türkçe, Türk dili ya
da Türkiye Türkçesi, batıda Balkanlar’dan başlayıp
doğuda Hazar Denizi sahasına kadar konuşulan Altay dillerinden biridir.
Yaşı, en eski hesaplara göre 8500 olan Türkçe, bugün yaşayan Dünya dilleri
arasında en eski yazılı belgelere sahip olan dildir. Bu belgeler, çivi yazılı
Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir.[1]
Türk yazı dilleri içinde Oğuz sahası yazı dillerinden Osmanlı
Türkçesinin devamını oluşturur. Başta Türkiye olmak üzere
eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulan Türkçe, dünyada en
fazla konuşulan 5. dildir. Türkçe sondan eklemeli bir dildir.[2]
Bundan ötürü kullanılan herhangi bir eylem üzerinden istenildiği kadar
sözcük türetilebilir.[3]
Türkiye Türkçesi bu yönünden dolayı diğer Türk dilleriyle ortak ya da ayrık
bulunan onlarca eke sahiptir.[4]
Türkçe çok geniş kullanımıyla birlikte zengin bir dil olmasının yanı sıra,
genel itibarıyla “özne-nesne-yüklem” biçimindeki cümle kuruluşuna sahiptir.
Türkiye Türkçesi, batıdan doğuya
doğru Balkanlar, Ege Adaları, Anadolu Kıbrıs Adası Orta Doğu
olmak üzere Avrupa ve Asya kıtalarında yazı dili ve çeşitli
ağızlarıyla konuşulmaktadır. Aynı grupta yer aldığı diğer Oğuz grubu yazı
dili de bu sahanın doğu güneyinde Kafkaslar, Azerbaycan, İran, Hazar
Denizi ‘ nin güneydoğusunda konuşulmaktadır.
“İstanbul ağzı”, Türkiye Türkçesi
yazı dilinin kaynağı olarak kabul edilir; yazı dili bu ağız temelinde
oluşmuştur. Anadolu Ağızlarında ve Türk yazı dillerinin bazılarında
bulunan "açık e" (/ǝ/),
"hırıltılı h" (/h/) ve "ön damaksıl n" (/n/) sesleri,
İstanbul ağzı dolayısıyla yazı dilinde de yoktur. Ayrıca yine diğer Türk lehçe
ve ağızlarında bulunan /q/, /w/ gibi fonemler de bulunmaz.[5]
Türk dillerinde zaman içinde değişen
belli başlı sesler vardır. İlk Türkçeden bu yana değişimi olağan olan evrimler
olduğu gibi, değişimi olağan olmayanları da vardır.
Eski Türkçede ilk ve son sesteki -b-
ve -b sesleri -w- ve -w seslerine dönüşür. Buna bir örnek: eb (Göktürkçe) → ew
(Uygurca → ev (Oğuzca) Ayrıca burada görüldüğü gibi, -b sesinden gelen -w
sesleri zamanla -v seslerine dönüşebilir. Baştaki b- sesleri w- sesine dönüşmez.
Türkçedeki en büyük ses
değişimlerinden biri d>y değişimidir. Eski Türkçede bulunan neredeyse bütün
-d- ve -d sesleri, -y- ve -y seslerine dönüşmüştür, buna rağmen d- sesleri
kalmıştır. Bu değişme birçok Türk diyalektinde gerçekleşmiştir. Buna örnek:
édgü (Eski Türkçe) → éyü → iyi, adrı (Eski Türkçe) → ayrı (Oğuzca)
Türkiye Türkçesinde ŋ>n dönüşümü
vardır. Ancak bu dönüşüm yalnızca Batı Türkçeleri içindir. Balkan Türkçesi,
Azerbaycan Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve diğer batı lehçeler dışında /ŋ/ sesleri
korunmuştur ve hâlâ kullanılmaktadır. (örneğin: geliniz (Türkiye Türkçesi),
geliŋiz Türkmence) Bu evrime örnekler: biŋ- → bin-, soŋ → son, beŋiz → beniz...
Aynı zamanda, yine batı lehçeleri için olan ŋ>m dönüşümü vardır, ancak bu
evrim asla kökte olmaz. her zaman türemiş veya birleşik sözcüklerde olur.
Örneğin: koŋşu → komşu, toŋuz → domuz, köŋlek → gömlek
Türkiye Türkçesinde é>i, i>é,
é>e, e>i sesleri birbirine dönüşür. Bu üç ses arasında en açık olanı /é/
(/ɛ/), en kapalı olanı ise /i/ (/i/) Bu dönüşümlerden e>i dönüşümü direkt
değildir. Yani ses direkt e>i biçiminde olmaz. Buradaki /e/ sesi önce /é/
daha sonra /i/ sesine dönüşür. Ancak bu evrim çok hızlı olduğundan yazılı
kaynaklarda belirtilmez. Bu yüzden böyle geçer. Bu evrime örnekler: éyi → iyi;
bir- → ver-; béş → beş; eşit- → işit-
Türkiye Türkçesinde k- sesleri g-
seslerine dönüşür. Örneğin: kel- → gel- , kit- → git- , kök → gök[66]
Türkiye Türkçesinde t- sesleri d-
seslerine dönüşür. Örneğin: tag → dağ, til → dil, tök- → dök-
Türkiye Türkçesinde b- sesleri v-
seslerine dönüşür. Örneğin: bar- → var, bir- → vir- → ver- , bar → var
Türkiye Türkçesinde b- sesleri p-
seslerine dönüşür. Örneğin: barmak → parmak, büre → pire, buŋar → pınar
Türkiye Türkçesinde -g sesleri -ğ
seslerine, sonra -v seslerine dönüşür. Örneğin: kog- → koğ- kov-, tög- → döğ- →
döv-
Türkiye Türkçesinde ü sesleri i
seslerine dönüşür. Örneğin: düz- → diz- , büre → pire[66]
Türkiye Türkçesinde o sesleri u
seslerine dönüşür. Örneğin: oyan- → uyan- , yokaru → yukarı, bodun → budun →
buyun
Türkiye Türkçesinde ö sesleri ü
seslerine dönüşür. Örneğin: közel → güzel, kökerçin → güvercin
Türkiye Türkçesinde ü sesleri e
seslerine dönüşür. Örneğin: törü → töre, töpü → tepe
İKİNCİ BÖLÜM : KULLANILIŞINA İLİŞKİN ÖRNEKLER VE FARKLI AĞIZLAR
AĞIZ BÖLGELERİ : Türkiye
Türkçesi, tarihî Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında günümüzde
konuşulmaya devam eden Türk ağızları bakımından bazı gruplara ayrılır. Söz
konusu gruplandırma için Anadolu ve Rumeli ağız bölgelerinden söz edilir.
ANADOLU AĞIZ BÖLGESİ : Türkiye Türkçesinin kollarından Anadolu kolu ana ağız grupları
bakımından Doğu Grubu, Kuzeydoğu Grubu ve Batı Grubu olarak üçe ayrılır. [6]Prof.
Dr. Leylâ Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması adlı
çalışması Anadolu ağızları üzerine yapılmış en geniş akademik çalışmadır.
Anadolu ağız bölgesi, Türkiye’nin
Anadolu topraklarını içerir. [7] İlk
aşamada sınır bu şekilde belirtilmiş ve incelenmiştir.
DOĞU GRUBU
1.Grup : Van, Muş, Bitlis, Bingöl, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Hakkâri, Urfa (Birecik, Halfeti hariç Palu Karakoçanağızları.
2. Grup: Kars (Ardahan, Posof hariç), Erzurum, Aşkale, Ovacık, Narman, Pasinler, Horasan, Hınıs, Tekman, Karayazı,Erzincan, Tercan, Çayırlı, Kemah, Refahiye, Gümüşhane ağızları.
3.Grup: Ardahan, Posof , Artvin, Şavşat, Yusufeli, Ardanuç, Oltu, Tortum, Olur, Şenkaya, İspir ağızları.
KUZEYDOĞU
GRUBU
3.Grup: Arhavi, Hopa, Borçka, Kemalpaşa, Muratlı, Ortacalar, Göktaş, Camili, Meydancık, Ortaköy ağızları.
BATI GRUBU
1.Grup: Afyonkarahisar, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Burdur, Bursa, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Isparta, İzmir,Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak, Nallıhan ağızları.[9]
3.Grup: Bolu (Göynük, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık hariç), Zonguldak, Bartın, Kastamonu (Tosya hariç), Ovacık, Eskipazarağızları.
4.Grup: Beypazarı, Çamlıdere, Kızılcahamam, Güdül, Ayaş, Göynük, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık, Çankırı (Ovacık,Eskipazar, Kızılırmak hariç), Tosya (Kastamonu), Boyabat, Çorum, İskilip (dağ köyleri hariç), Bayat, Kargı, Osmancıkağızları.
5.Grup: Sinop (Boyabat hariç), Samsun (Havza, Ladik hariç), Ordu (Mesudiye hariç), Giresun (Şebinkarahisar ve Alucrahariç), Şalpazarı ağızları.
6.Grup: Havza, Ladik, Amasya, Tokat, Sivas (Şarkışla ve Gemerek hariç), Mesudiye, Şebinkarahisar, Alucra, Malatya, Hekimhan, Arapkir ağızları.
7. Grup: Tarsus, Ereğli, Konya merkez ilçesinin bazı
köyleri, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman,Darende, Akçadağ, Doğanşehir, Birecik, Halfeti ağızları.
8.Grup: Ankara, Haymana, Balâ, Şereflikoçhisar, Çubuk, Kırıkkale, Keskin, Kalecik, Kızılırmak, Çorum (merkez ilçe ile güneyindeki
ilçeler), Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kayseri, Şarkışla, Gemerek, Yozgat ağızları.
RUMELİ AĞIZ BÖLGESİ
Türkiye Türkçesinin kollarından
Rumeli kolu ana ağız grupları bakımından Doğu Rumeli ve Batı Rumeli olarak
ikiye ayrılır.[10]Ayrıca
bu ağız yörelere göre Gagavuzca ile benzer ve aynı
özellikler taşımaktadır.
BATI RUMELİ
Batı Rumeli kolunun özellikleri
Gyula Németh’in “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine” adlı
makalesinde, 8 maddede gösterilmiştir. Sonrasında birçok çalışmada da bu madde
açıklaması benimsenmiş, uygulanmıştır. Batı Rumeli sahasının coğrafi sınırları Bulgaristan’da Tuna’nın hemen güneyindeki Lom’dan doğuya doğru Vraça, Sofya, Samokov’daki doğuya doğru ilerleyip Köstendil’e uzanır. Ayrıca Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Sırbistan'da Adakale'yi uç olarak kapsar. Kosova da Batı Rumeli Türkçesinin
içinde yer alır.
DOĞU RUMELİ
Batı Rumeli’nin doğusunda kalan
bütün alandır. Bulgaristan’da Lom, Vraça, Sofya, Samokov ve Köstendil şehirlerinin doğusundan
itibaren ülkenin tamamı, Yunanistan, Makedonya’nın güney
kesimleri ve Türkiye’nin Trakya’sı (Doğu Trakya) bu sahanın
içindedir.[11]
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : SONUÇ
Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecini tamamlayan
Türk Devrimi'nin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki,
Cumhuriyet'in kuruluşundan 5 yıl sonra yapılan harf devrimi, ikincisi de
Cumhuriyet'in kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan Dil Devrimi' dir. Dil Devrimi
kısaca, Türkçe ile düşünmeyi, Türkçenin bütün bilim, sanat ve teknik kavramları
karşılayacak yolda gelişmesini sağlayan eylemdir. Dil bilimci Kâmile İmer "Dil Devrimi nedir?" sorusunu şöyle
yanıtlıyor: ‘’Dili daha çok yerli öğelerin egemen olduğu bir kültür dili
durumuna getirmek amacıyla yapılan ve devletin desteğini kazanmış olan ulus
çapındaki dili geliştirme eylemine 'dil devrimi' adı verilmektedir.
Her insan
düşüncesini sözcükler arasında bağ kurarak oluşturduğu tümcelerle aktarır, bu
açıdan bakınca Dil Devrimi aynı zamanda düşüncenin yenileşmesidir. "Dil
Devrimi'nin gerçekleşmesini sağlayan etkenler, aynı zamanda onun amaçlarını
ortaya koymaktadır. Uluslaşma etkeni dili yabancı öğelerden arındırma amacını,
diğeri de kültür dili durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçların olumlu
sonuçlar vermesi, ortaya çıkan ürünlerin toplumun malı olmasına bağlıdır.
Devletin desteği olmaksızın dilde yapılan devrim, bireysel bir eylem olarak
kalır; topluma mal olmaz. Dil Devrimi'nin hazırlık evresindeki çabalar, bunun
en güzel örnekleridir. Türk Dil Devrimi'nin hazırlık evresi olarak
nitelendirebileceğimiz ve Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki dili
yalınlaştırma istemi toplumu kapsayamamıştır. Ancak, Cumhuriyet'ten sonra, 1932
yılında devletin öncülüğünde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşuyla dilde
yapılan yenilikler, ulus çapında bir eylem olarak topluma mal olmaya
başlayagelmiştir. Türkçe, yapı
bakımından çok varsıl bir dil olmakla birlikte, dünya üzerinde de hâlâ çok konuşulan
bir dildir. Bu varsıllık her ne kadar içinde yabancı sözcükler bulundursa da,
bu durum dilde hiçbir bozukluğa yol açmamıştır. Bunun nedeni de, Osmanlı'nın,
zamanında barındırdığı azınlıkların olmasıdır. Çünkü bu nedenle dilde çok fazla
yabancı "sözcük alış-verişleri" olmuştur.
KAYNAKÇA
AKSAN,
Doğan, Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını, Bilgi, s. 68.
BÜYÜK
KANTARCIOĞLU,Nalan, “Türkçe Sözcük Biçimlenmesinde Düzlemler ve Türetmeler”,
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 1, s. 81-94.
NİŞANYAN
,Sevan, Sözlerin Soyağacı, EK I: Türkçe Yapım Ekleri
KORKMAZ,ZeynepTürkiye Türkçesi Grameri (Şekil
Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s. LXVII.
TUNA,Nedim
Suna , Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi,
Türk Dil Kurumu Yayınları
KARAHAN,Leyla,
Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996,
s. 1-2.
NEMETH,
“Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine”, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1981-1982, Ankara 1983, s. 119.
[1] Prof.
Dr. Doğan Aksan, Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını, Bilgi, s. 68.
[2] Nalan
Büyük Kantarcıoğlu, “Türkçe Sözcük Biçimlenmesinde Düzlemler ve Türetmeler”,
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 1, s. 81-94.
[3] Sevan
Nişanyan, Sözlerin Soyağacı, EK I: Türkçe Yapım Ekleri
[4] Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri
(Şekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s. LXVII.
[5] a b c d
e f g h i j k l m n Ses Değişikliği Geçiren Sözcüklerin Yazı Dilindeki Eski
Şekilleri, Dr. Jale Öztürk
[6] Leylâ
Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1996, s. 1-2.
[7] Leylâ
Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1996, s. 57-58.
[8] Leylâ
Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1996, s. 99-110.
[9]Leylâ
Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara 1996, s. 116-157.
[10] Gyula
Németh, “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine”, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1981-1982, Ankara 1983, s. 119.
[11] Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını -
Prof. Dr. Doğan Aksan - Bilgi - s.29
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder